T.E.B. 42. Bölge Giresun Eczacı Odası

T.E.B. 42. Bölge Giresun Eczacı Odası

 
ALİ ATIF BİR'İN KÖŞE YAZISINA CEVAP

SAYIN ALİ ATIF BİR BUGÜN GAZETESİ 19 Aralık 2013 Perşembe günü kaleme almış olduğunuz “Bazı Eczacılar İkiyüzlü Mü?” başlıklı yazınızı büyük bir hayretle okuduk. Ancak yazınızın ilerleyen cümlelerini görünce neden bu kadar düşmanca bir tavırla hareket ettiğinizi anlamamız geç olmadı. Yazınızda bahsettiğiniz üzere bir markanın tanıtım toplantısına eğitim vermek üzere katılacakken, eczacı meslektaşlarımızın sizi istememeleri üzerine programınızın iptal edilmesi belli ki sizi epeyce derinden sarsmış. Bundan ötürü yaşadığınız öfke patlamasını, hatta ve hatta kişisel düşmanlığınızı da görüyoruz ki tüm eczacılık camiasına mal etmeye çalışmış ve bizlere ağır ithamlarda bulunmaktan hiçbir şekilde kaçınmamışsınız. Bu yazınızla meslektaşlarımızın neden sizi istemediğini de anlamış olduk, umarız siz de anlamışsınızdır. Öncelikle sağlık profesyonelleri olarak şunu açık ve net bir şekilde ifade etmeliyiz ki; işi gücü kendi kişisel menfaati için pazarlama yapmak olan ve sırf ilaç şirketlerinin ekmeğine yağ sürmek için sağlığı bir malzeme haline getirmeye çalışan kimi şahsiyetlerin bugüne kadar büyük bir kararlılıkla karşısında olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Sırf bazı kişiler bu alandan nemalanacak diye, ilaçta reklamı savunacak, halk sağlığını göz göre göre tehlikeye atacak değiliz. Başlarda anlamak istemediğinizi düşünsek de, görüyoruz ki meseleyi gerçekten anlamıyorsunuz. Bu da hayret verici doğrusu. İlaç demek aynı zamanda zehir demektir; ister bitkisel olsun, ister reçeteli olsun, ister reçetesiz olsun, ister basit bir vitamin olsun. Nasıl olur da böylesi bir ürünü piyasanın insafına bırakabiliriz ve siz böyle bir durumu nasıl savunabilirsiniz? Üstüne üstlük getirdiğiniz bu açılımla(!?) övünebilirsiniz? Bu durum biz sağlıkçılar nezdinde düpedüz cinayet işlemekle eşdeğer. Sizin gibi sadece karını düşünenler için ise bir kazanç kapısı, öyle değil mi? Yıllardır bu uğurda savaş verdiğinizi belirtmeniz de bundan ileri geliyor olsa gerek. OTC konusuna gelince; özellikle sağlık okur-yazarlık oranının düşük olduğu ülkemizde, OTC grubunun içerisinde olan ağrı kesiciler, vitaminler, soğuk algınlığı, çeşitli şuruplar, burun tıkanıklığı gidericiler, hemoroid bileşimleri, deri ve lokal ilaçlar, antifungal, antiseptik, antihistaminikler gibi ilaçların reklamının yapılarak, reçetesiz satılmasına imkan tanınması, sizin çizdiğiniz tablo kadar masum olsa keşke. Ancak belki siz hiç şahit olmadınız ama, reklam yoluyla kullanılan ilaçlardan hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı hiç de az değil. Kısacası belli ki pragmatist Niccolo Machiavelli’nin “Amaca giden her yol mubahtır” sözünü savunuyorsunuz ama hayattan maksimum fayda sağlamak olan bu düşünce yapınızı takdir edemeyeceğiz, kusura bakmayınız. Zira, burada işaret edilen basit bir faydacılıktan öte, ahlaki bir çöküştür. Bu duruma ortak olmamızı beklemeyiniz bizden. Şunu da ifade etmeliyiz ki, halk sağlığını etkilemesi dışında ilaçta reklamın bazı ciddi sonuçları da bulunmaktadır. Bir örnekle açıklamak isteriz, burun tıkanıklığına iyi geldiği söylenen ve reklamlarında bebeklerin de oynatıldığı bir burun açıcı damlanın içerisinde sadece tuzlu su olmasına rağmen, müthiş ilgi çeken bir reklam sayesinde piyasada aynı içeriğe sahip olan benzerlerinden daha pahalıya satılmaktadır. Anlamakta güçlük çekebileceğinizi düşünerek tekrarlamakta fayda var; saf su ile sofra tuzunun karışmasından oluşan burun spreyi markasını anımsadınız sanırız. Sayın Bir, Dünyadaki gelişmeleri takip etmeyerek sizin deyiminizle “köhneleşmiş” bir eczane ve ilaç satış sistemini korumaya çalışmakla suçlamışsınız bizleri. Size dünyadaki ilaç ve sağlık alanında hangi meslek örgütleriyle hangi çalışmaları birlikte yürüttüğümüzü, gelişen ve değişen dünya ile ilgili meslektaşlarımızı nasıl bilgilendirdiğimizi söyleyecek değiliz. Ancak sizin küçümseyerek ve biraz da alaylı bir biçimde ifade etmeye çalıştığınız “köhne” sistem, bugün bütün dünyada uygulanan sistemdir. En basit anlatımıyla, hekim ilacı yazar, eczacı ise hastasıyla ilgilenir. Aklınızdan geçen ya da bizden farklı olarak dünyanın başka bir ülkesinde uygulanan sistemler üzerine sizin yeni bir açılımınız varsa ayrıca duymak isteriz. Elbette ki konuyu yine ilaç reklamlarına bağlamayacaksanız. “Sayemde eczanelerinde oturmak zorunda kalan eczacılar” cümlenizden neyi kastettiğinizi anlayamadık ama, yüksek perdeden ahkam kesmek yerine kendi günlük işlerinizle uğraşsanız sanırız sizin için ve ülkemiz için daha faydalı olacaktır. Zira, hiç bilmediğiniz bir alanda fikir beyan ederek sadece komik duruma düşüyorsunuz. Üstelik 30.000 üyesi olan bir mesleğin mensuplarını aşağılayarak ve verdikleri hizmeti değersizleştirerek sadece kendi üslup yoksunluğunuzu ve sahip olduğunuz erdemleri ortaya koyuyorsunuz. Yoksa, sizin işaret ettiğiniz bir etik dışı davranışa yönelecek olsaydı eczacılarımız, sanırız içinizde ukdesi kalmış olan o eğitimi sizden talep ederlerdi emin olunuz. Size bu yazıda ilaç ve eczacılık alanı, ilaç fiyat politikaları, akılcı ilaç uygulamaları hakkında bilgi verecek değiliz ama herkesin uzmanı olduğu alanla ilgili konuşması ve fikir beyan etmesi gerektiğini de özellikle vurgulamak isteriz. Yazınızda, vatandaşa verdiğimiz eczacılık hizmetini değersizleştirme çabanızdan dolayı sizden özür filan beklediğimiz sonucunu da çıkarmayınız. Siz, ilaç ve sağlık alanından uzak durun, bu bize kafi! Çalışmalarınızda başarılar dileriz. TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ